Avrupa Birliği’nin uygulamaya aldığı Karbon Sınır Düzenleme Mekanizması (Carbon Border Adjustment Mechanism – CBAM), küresel ticaret dinamiklerini değiştiren önemli bir politika aracı olarak öne çıkıyor. Amaç yalnızca AB sınırları içerisindeki üreticileri korumak değil; aynı zamanda yüksek karbon içeriğine sahip üretimin başka bölgelere kaydırılmasını önlemek ve küresel ölçekte karbon azaltımını teşvik etmek. Bu nedenle CBAM, yalnızca AB ülkelerini değil, AB ile ticari bağlantısı olan tüm firmaları, özellikle de Türkiye’de faaliyet gösteren üreticileri yakından ilgilendiriyor.
CBAM Kapsamı ve Etki Alanı
CBAM kapsamında ilk etapta çelik ve demir, alüminyum, çimento, gübre, elektrik ve hidrojen gibi karbon yoğun ürün grupları yer alıyor. Bu sektörler; üretim süreçleri nedeniyle yüksek sera gazı emisyonuna sahip oldukları için mekanizmanın merkezine alınmış durumda. Türkiye’den özellikle metal sanayi, inşaat tedarik zinciri, enerji ekipmanları ve ham madde üreticileri bu düzenlemeden doğrudan etkilenme ihtimali en yüksek grupların başında geliyor.
Uygulama süreci iki aşamadan oluşuyor. 1 Ekim 2023 itibarıyla geçiş dönemi başladı ve 2025 yılının sonuna kadar devam edecek. Bu dönemde firmaların herhangi bir finansal ödeme yükümlülüğü bulunmuyor; ancak ithal edilen ürünlerin gömülü karbon emisyonlarının doğru yöntemlerle raporlanması zorunlu. 2026 yılı itibarıyla ise uygulama tam anlamıyla yürürlüğe girecek ve karbon sertifikası satın alma ile karbon yoğunluğuna bağlı mali yükümlülükler başlayacak.
Türkiye’deki Firmalar İçin Riskler ve Yükümlülükler
Türkiye’de faaliyet gösteren şirketler için CBAM’ın etkisi yalnızca ihracat düzeyinde değil; aynı zamanda tedarik zinciri yapılanmasında, raporlama şeffaflığında ve sürdürülebilir üretim politikalarında da kendini gösterecek. Bu nedenle soru artık “CBAM bizi etkiler mi?” değil; “CBAM’a nasıl hazırlanmalıyız?” şeklinde olmalı.
Bu hazırlık sürecinde üç temel alan öne çıkıyor: karbon ayak izi ölçümü, tedarik zinciri verilerinin doğruluğu ve dijitalleştirilmiş sürdürülebilirlik raporlama altyapısı. Türkiye’de birçok firmada veri toplama süreçleri hâlâ manuel yürütülüyor ve tedarik zinciri boyunca veri standardizasyonu bulunmuyor. Bu durum süreçleri yavaşlatmakta ve hata payını artırmaktadır.
Veri, Dijitalleşme ve Karbon Yönetim Araçlarının Rolü
CBAM uyumunun temelini doğrulanabilir ve izlenebilir karbon verisi oluşturuyor. Bu nedenle şirketlerin hem kendi üretim süreçlerini hem de tedarikçilerinden gelen gömülü emisyonları kapsayan bir karbon envanteri oluşturmaları gerekiyor.
Bu noktada dijital çözümler önemli bir gereklilik haline geliyor. Türkiye’de firmalar giderek CO2 Manager gibi yazılımları çözüm olarak değerlendirmeye başladı. CO2 Manager gibi araçlar, veri doğruluğunun artırılması, raporlama süreçlerinin hızlanması ve karbon azaltım planlarının düzenli olarak izlenebilmesi konusunda şirketlere avantaj sağlıyor. Bununla birlikte, böyle bir araç kullanmak yalnızca verimlilik değil; gelecekte doğrulanabilir karbon yönetimi gerektiren regülasyonlara uyum sağlamak adına stratejik bir ihtiyaç.
CBAM’ı yalnızca ticari bir zorunluluk olarak değerlendirmek eksik kalacaktır. Bu mekanizma, tedarik zinciri şeffaflığı, sürdürülebilir üretim ve doğrulanabilir karbon yönetimi yaklaşımlarının artık küresel ticaret standartlarının bir parçası haline geldiğini gösteriyor.
Temel Hazırlık İçin Pratik Başlangıç Noktası
CBAM sürecine hazırlanmak karmaşık bir yaklaşım gerektirse de ilk adımlar oldukça nettir. Şirketlerin kısa vadede gerçekleştirebileceği temel ilerleme adımları; mevcut veri akışını gözden geçirmek, hangi ürünlerin CBAM kapsamında olduğuna dair kurum içi farkındalık oluşturmak ve tedarik zincirinden karbon verisi talep etmeye başlamaktır. Bu adımlar, hem geçiş dönemindeki raporlamaların doğru yapılmasını sağlayacak hem de uzun vadede veri tabanlı bir karbon stratejisinin temelini oluşturacaktır.
Sonuç: Uyumdan Öte Stratejik Bir Dönüşüm
CBAM, yeni bir ticaret vergisi ya da rapor yükümlülüğü olmanın ötesinde, üretim ve ticarette sürdürülebilir dönüşümün hızlandığını işaret eden bir politika mekanizmasıdır. Türkiye’deki firmalar için en doğru yaklaşım; CBAM’a uyumu yalnızca zorunlu bir süreç olarak değil, rekabet avantajı yaratabilecek stratejik bir dönüşüm alanı olarak görmek olacaktır.
Geçiş dönemini doğru değerlendirmek, veri altyapısını güçlendirmek, karbon envanterini oluşturmak ve dijital karbon yönetim araçlarını sistematik şekilde devreye almak kritik öneme sahiptir. Bugün atılacak adımlar; 2026 sonrası dönemde hem maliyet baskısını azaltacak hem de firmaların AB pazarındaki konumunu güçlendirecektir.
European Commission – Official CBAM Framework